Kurucudan Mesaj
Türkiye'ye ilk gelişim 1980 yılında oldu ve daha en başından ürkek köpeklerin yollarda dolaşmaları ve ölenlerin bedenlerinin de İstanbul sokaklarında boy göstermesi beni rahatsız ediyordu. Ama sokak köpekleri ile birebir ilgilenmeye başlamam şirketim Futura Tekstil'in Beylikdüzü'ndeki yeni yerine taşınması ile oldu. Yeni fabrika sahasının içinde ve çevresinde yaşamakta olan bir sürü sokak köpeği vardı. Her sorumluluk taşıyan işyeri sahibinin yapacağı gibi, ben de tabii ki bu köpekleri veterinere götürdüm; aşılattım, tedavi ettirip kısırlaştırdım ve fabrika çalışanlarına bunları beslemeleri talimatını verdim. Ne yazık ki köpeklerimizden biri olan Sunny'nin hamileliği ilerlemişti ve kısa bir zaman sonra 4 yavrusu oldu. (Sunny ve yaşayan 2 yavrusu halen Sapanca'daki evimde kalıyorlar. Diğer iki yavru ve -bir Rottweiler için ileri bir yaş sayılacak 13 yaşındaki- babalardan biri, Kosan, geçenlerde öldü.)
O zaman düşünmeye başladım ki eğer her işyeri sahibi, her site bekçisi, her site yöneticisi benim gibi yapar da kendi bölgesinin sahipsiz köpeklerini kısırlaştırıp bakarsa İstanbul'da kısa sürede sokak köpeği sorunu kalmayacaktı. Bu düşünce beni 1998 yılında SHKD'yi kurmaya teşvik etti.
Bu yüzden SHKD'nin amacı, İstanbul ve civar bölgelerdeki sahipsiz köpek sorununu çözmek için, "Kısırlaştır ve Ait Olduğu Yere Bırak" olarak belirlendi. Diğer hayvansever gruplara başlarda yaptığım maddi yardımlar, bu grupların belli bir stratejileri olmaması sebebiyle beni bir yere götürmeyecekti.İlk yaptığım, uluslararası hayvansever kuruluşların ve Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) köpek sorunuyla nasıl başa çıktığını incelemek oldu. Beni asıl şaşırtan, ne bir Türk siyasetçisinin ne de bir Türk yetkilinin bu tarihe kadar hiçbir araştırma yapmamış olduğunu öğrenmek oldu. Yaptıysa da halen bu konu ile ilgili ortada başlatılmış hiçbir çalışma yoktu.
Osmanlıdan beri İstanbul yetkilileri, zehirleyerek, Hayırsızada'ya sürüp açlığa terk ederek, vurup öldürerek ve daha birçok iğrenç yöntemlerle şehri başıboş köpeklerden temizlemeye çalışıp duruyorlar…
Durup yeniden bir düşünmenin vakti değil mi?
"Kısırlaştır ve Ait Olduğu Yere Bırak" o kadar çözüme yönelik görünüyordu ki, eğer SHKD nasıl yapılacağını gösterirse, barınağımızın yakınındaki Göktürk etrafında başlatılacak bir uygulamayı İstanbul belediyelerinin kabul edeceklerine safça inandım. Ama kısa zaman sonra yetkililerin ve politikacıların arada bir düşünmeden öldürmeye devam etmekten başka bir şey yapmayacak kadar konuya ilgisiz ve köpeklere karşı önyargılı olduklarını gördük.
12 yıl sonra, Istanbul'da 20.000'in üzerinde köpeği kısırlaştırıp aşılamamıza, sayısız defa yaptığımız vali ve politikacı ziyaretlerimize, Ankara'da yılmadan kulis yapan Fethiye FHKD'den Perihan Agnelli'nin kahramanca çabalarıyla 2004 yılında Hayvanları Koruma Yasasının çıkmış olmasına rağmen, bugün belediyelerin uygulamaları hala doğru ve etkin olmaktan çok uzaktır.
"Kısırlaştır ve Ait Olduğu Yere Bırak", SHKD'nin Göktürk'te ve İstanbul'daki diğer bazı yerleşim ve köylerde yaptığı gibi askeri bir tatbikat titizliğiyle yürütülmelidir. Ayrıca hayvanseverlerin güvenini kazanmak, köpeklerini belediyenin vurucu timlerden saklamak yerine bizzat kendilerinin bize aşıya ve kısırlaştırmaya getirmesini sağlamak açışından şarttır. Belediyelerin hâlihazırdaki, köpekleri yakalayıp, kısırlaştırdıktan sonra ya da kısırlaştırmadan başka bölgelere atma şeklindeki uygulaması durdurulmak zorundadır. Belediyeler tek tek, kendi başlarına bu sorunu çözemezler; bunun Büyükşehir Belediyesi'nin İstanbul çapında başlatacağı koordine bir yakalama, kısırlaştırma ve ait olduğu yere bırakma çalışmasıyla çözülmesi gereklidir. Bu yüzden bizim sloganımız:
Robert Smith
SHKD Başkanı